Ye O Ye

Sevgili Sertab Erener'in 90 lı yıllardaki şarkısını yazımın başlığı yaptım, (zıplaya zıplaya söylerdim küçükken), ancak bugünkü konumla ortak bir harf dışında pek bir ilgisi yok. Ortak harf Y, bahsetmek istediğim konu ise; Y kuşağı. Gerek pazarlama derslerinde öğrendiğim, gerek sağda solda duyduğum, dergilerde okuduğum, benim de X buçuktan Y şeklinde içinde bulunduğumu düşündüğüm o meşhur Y kuşağı hakkında ben de naçizane görüşlerimi aktaracağım. 


İnsanları belirli ortak özelliklerine göre gruplara ayırmanın doğru olan ya da olmayan yanları tartışılabilir, ancak su götürmeyen gerçek insanlar arasında "jenerasyon" farkının oluşu. İşte bu konuyu dert edinen sevgili araştırmacılar, doğum tarihleri aralıklarına göre insanları gruplara ayırmış. İkinci Dünya savaşından sonra, 1946-1964 yılları arasında doğan kişilere "Baby Boomer" denilmiş, (bunun sebebi savaştan sonra doğum oranındaki artışmış), 1965-1981 arasında doğanlara X kuşağı, 1982-2000 yılları arasında doğanlara Y kuşağı denilmiş. Bir de Z kuşağı var ki onlar direkt teknolojinin göbeğine doğmuş olan 2000 lerden günümüze kadar uzanan veletler. Onların çoğu daha büyüyüp, aktif rol almadıkları, iş hayatına girmedikleri için başımıza neler geleceğini henüz bilmiyouz. Düşünsenize mesela 2013 doğumlu bir doktor sizi tedavi edecek ilerde. Peeeh, neler görücez bakalım:) Dolayısıyla, Y kuşağının özelliklerini daha net görebiliyoruz şu anda. 

Sevgili Y kuşağı, yüksek beklentileri olan, özgüvenleri tavan yapmış bir kuşak. Bir kere diğer kuşakların aksine, hem Türkiye'de hem de dünyada çok büyük toplumsal olaylara şahit olmamışlar. Ne bir savaş ne de bir darbe görmüşler; görmesinler elbette, anlatmak istediğim yokluk olayını pek görmemişler yani. Anne babalarının bir tanesi onlar. Çevresi onlara diyor ki "sen herşeyi yaparsın, herkesten zekisin, herşeyin en iyisine layıksın, yürü koçum, ben yapamadım bari sen yap." Bu şekilde el bebek gül bebek büyütülen zavallı Y ler ne yapsın inanıyor bunlara. Her şeyin en iyisini bekliyor hep. İş yerlerindeki Y leri düşünün mesela. Daha okuldan yeni mezun olmuş, bir havalar sanırısın CEO olmuş, her şeyi biliyor. Ortamı beğenmezse canı gönülden inanıyor ki daha iyisini bulabilir, pat diye bırakıveriyor işi, zaman zaman daha kötü şartlarla başka şirkete gidiyor ama itiraf etmiyor, kuyruk hep dik:)

Diğer kuşakların aksine teknoloji ile daha bir içli dışlı bu kuşak. İnterneti, sosyal medyayı en iyi şekilde kullanabiliyor. Özellikle bu konulara daha uzak olan X kuşağına karşı kendilerinde bir üstünlük olarak görüyorlar bu durumu. Daha az otorite ve hiyerarşi bekliyorlar, lider olmak istiyorlar, başarılarının manevi olarak da ödüllendirilmesini bekliyorlar. Diğer kuşaklara göre de kısmen daha sosyal olan bu kuşak, açık iletişime inanıyor, düşüncelerini pata küte dile getirebiliyor. HBR de, daha önceki kuşaklar "çalışmak için yaşarken", Y kuşağı "yaşamak için çalışıyor" denmiş, pek doğru. Yani işlerine çok da gönülden bağlı oldukları söylenemez, eğlenceli bir çalışma ortamı bekliyor, kendi fikirlerini savunabileceği, destekleyici, misyon ve vizyon sahibi yöneticilerle çalışmak istiyor. 

Peki ne yapacağuk bu Y leri? 

Daha önce de belirttiğim gibi, ben de X buçuktan Y olarak (86 doğumluyum ama Y özelliklerinin hepsini olmasa da bir kısmını gösteriyorum.) diyorum ki, sevgili Y dostlarım, küçük dağları biz yaratmadık:). Evet biz en iyisiyiz :P ama, öncelikli olarak tevazu sahibi olalım. Farklı fikirlere açık olalım, büyüklerimize saygı duyalım, onların tecrübelerinden faydalanalım, küçüklerimizi sevelim:) Melankolik olmayalım, bizden hem daha kötüleri hem de daha iyileri var kabullenelim. Kendi çocuklarımızı yani muhtemel Z kuşağını özgüvenli ama bilinçli yetiştirelim. Sonra Emo oluverirler başımıza mazallah uğraş dur. Y kardeşlerim, zaman birlik olma kendine çeki düzen verme zamanı, bak birlik olursak dünyayı ele geçiririz demedi demeyin:)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İnsan Neden Mutlu Olur?

Kaplumbağa Terbiyecisi

Hedonik Uyarlanma