Mr.Nobody - Bay Hiçkimse (2009)

2009 yapımı, Jared Leto'nun başrolünü oynadığı, Jaco Van Dormael'in yönetmenliğini üstlendiği (itiraf ediyorum Jaco amcayı daha önce duymamıştım, meğer ne adammış yahu, neyse bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp) Mr. Nobody filmi aslında tam bana göre bir filmmiş, daha önce neden izlememişim ki acep? Bu arada cümlemin ilk kelimelerinin çok bilmiş klasik film yorumu başlangıcı gibi olduğunu ben de fark ettim, kısmet artık. 

"Kelebek Etkisi" tadında, bir tutam kuantum fiziği, bir tutam paralel evren, 3 çay kaşığı romantizm, 1 su bardağı fantastik atraksiyonlar içeren bir film kendisi. Yani bu tarz filmleri seviyorsanız, bu filme bayılmamanız imkansız, kesin izlenmeli, demedi demeyin.

Aslına bakarsanız filmi tamamen tüm ayrıntıları ile anladığımı ben de söyleyemem, ancak anladığım kadarı bana yetti:). Film 2092 yılında, dünya üzerindeki tek ölümlü insan olarak kalmış, 100 küsür yaşındaki Mr. Nobody'nin hatırladığı kadarı ile hayatını bir psikoloğa ve gazateciye anlatmasını içeriyor. Böyle dediğime bakmayın Mr.Nobody yani Nemo'nun da kafası karışık aslında. Bu yaşına kadar yaşamış olduğu herşeyi gerçekte yaşayıp yaşamadığından kendisi de emin değil. Hatta bu anlatıyor olma durumundan da emin olduğu söylenemez. 


Nemo diyor ki; "You have to make the right choice, as long as you don't choose, everything remains possibe". Türkçe meali ise, "Doğru seçimi yapmak zorundasın, seçmediğin müddetçe, tüm olasılıklar varlığını sürdürür". 



Filmin bu ana fikir üzerine kurulu olduğunu düşünüyorum, zira kahramanımız sürekli hayatının gidişatını değiştirebilecek seçim anlarını hatırlıyor ve aynı anda tüm seçimlerinin gerçekleştiğini düşünüyor. 

Mesela biz sadece kendi seçimlerimizi yaşarız, eğer diğerini seçseydik ne olurdu bilmeyiz, ama filmde tüm seçimler ve sonuçlarını tüm gerçeklik, zaman, mekan boyutları ile görme imkanımız var. Buna bir de seçimlerden birindeki Nemo'nun, zaman kavramının büyük patlama (big bang) ile ortaya çıktığını, ancak büyük sıkışma (big crunch) gerçekleşirse bunun tam tersinin olacağı yani zamanın geriye akacağı ve yok olacağı teorisi de eklenince olay iyice karmaşıklaşıyor.

Bir yandan da doğmadan önce, herkesin yaşanacak tüm olayları ve olasılıkları bildiği, ancak bu durum insana çok acı verebileceğinden, unutturma meleklerinin herkese doğmadan herşeyi unutturduğu, (burun ile dudak arasındaki, dudağımızın üzerindeki çizginin sebebinin bu olduğunu söylüyor film), ancak meleklerin Nemo'yu atladığından, herşeyi bilerek doğduğu teorisi de verilince, konu seyirci gözünden biraz daha akla yatkın hale geliyor. Bir de "kelebek etkisi"vari, yok işsiz adam yumurta pişirdi, yumurtanın buharı yağmur yaptı, yağmur Nemo'nun elindeki kağıda yağdı, kağıttakiler silindi, gibi birbiri ile alakasız gözüktüğü halde birbirini etkileyen olaylar silsilelerinde de zaman zaman yer verilmiş filmde.

Bu gibi teoriler temeline oturtulmuş olduğunu düşündüğüm filmin farklı bir bakış açısı yaratıyor, izleyiciyi düşünmeye sevk ediyor. Olayları elimden geldiğince anlatmamaya çalıştım ki, filmi izlememiş olanlarınız varsa, katilin uşak olduğunu söyleyerek onları üzmeyeyim diye. Zaten sonunda katil uşak mı onu da anlamıyoruz da neyse:) Oyuncular, müzikler, efektler, sahnelerin rengi, verdiği his, kısacası bence her şeyi ile güzel bir film, sonuç itibarı ile izleyiniz, izlettiriniz efendim, saygılar, sevgiler iyi günler. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kaplumbağa Terbiyecisi

Hedonik Uyarlanma

İnsan Neden Mutlu Olur?